30 Ocak 2011 Pazar

BAKIRCILIK VE KALAYCILIK

Yıllarca en gözde meslekler arasında yer alan kalaycılık mesleği gelişen teknoloji ile birlikte yeni çıkan emaye, çelik, krom ve plastik eşyalara karşı direnmeye çalışıyor. Günümüzde arkadan gelen nesl belkide kalaycılık diye bşr mesleğin varlığından dahi haberdar olmayacaklar. Izmirde de eskiden beri kalaycılık dendi mi akla Kemeraltı gelirmiş. Şimdi nir tek ustanın ayakta kalmayı başardığı Kemeraltında, sora sora bulduğum nerdeyse bütün çarşının tanıdığı kalaycı Nazmi usta ile kesişiyor yolumuz.

Sevecen tonton yılların izini yüzünde taşıyan mutlu mu mutlu bir adam. Baba mesleğiymiş kalaycılık. 61 yıllık kalaycı. Işte böyle başlıyor sohbetimiz:

- Oldukça eskisiniz ki bütün çarşı sizi tanıyor. Kime sorsam düşünmeden tarif etti burayı. Kaç yıllık kalaycısınız nazmi usta?

- Şimdi siz 7 yılında okula başlıyorsunuz. Ben okul mokul okuyamadım. Babam dedi sanat daha önemli. Hakkaten de eskiden sanat daha önemliydi ama şimdi okul çok önemli. Oğullarımı okutayım dedim onlarda kendileri istemedi ama torunum var iki tane kız. Ikisinide okutuyorum şimdi. Onlar istesede istemesede okuyacak. Neyse kızım 1943 doğumlayum ben ve 61 yıldır bu mesleği yapıyorum başkada iş bilmem.iki oğlumla birlikte bu dükkanı işletiyoruz.
Yıllarca en gözde meslekler arasında yer alan kalaycılık mesleği gelişen teknoloji ile birlikte yeni çıkan emaye, çelik, krom ve plastik eşyalara karşı direnmeye çalışıyor. Günümüzde arkadan gelen nesl belkide kalaycılık diye bşr mesleğin varlığından dahi haberdar olmayacaklar. Izmirde de eskiden beri kalaycılık dendi mi akla Kemeraltı gelirmiş. Şimdi nir tek ustanın ayakta kalmayı başardığı Kemeraltında, sora sora bulduğum nerdeyse bütün çarşının tanıdığı kalaycı Nazmi usta ile kesişiyor yolumuz. Sevecen tonton yılların izini yüzünde taşıyan mutlu mu mutlu bir adam. Baba mesleğiymiş kalaycılık. 61 yıllık kalaycı. Işte böyle başlıyor sohbetimiz:

- Oldukça eskisiniz ki bütün çarşı sizi tanıyor. Kime sorsam düşünmeden tarif etti burayı. Kaç yıllık kalaycısınız nazmi usta?

- Şimdi siz 7 yılında okula başlıyorsunuz. Ben okul mokul okuyamadım. Babam dedi sanat daha önemli. Hakkaten de eskiden sanat daha önemliydi ama şimdi okul çok önemli. Oğullarımı okutayım dedim onlarda kendileri istemedi ama torunum var iki tane kız. Ikisinide okutuyorum şimdi. Onlar istesede istemesede okuyacak. Neyse kızım 1943 doğumlayum ben ve 61 yıldır bu mesleği yapıyorum başkada iş bilmem.iki oğlumla birlikte bu dükkanı işletiyoruz.

Iki müşteri geldi gitti Nazmi Dayı bunları anlatırken. “dayı” diyorum çünkü tüm çarşı öyle diyor. O herkesin dayısı. Dikkatimi çekiyor kim borcunu sorsa dayı fiyat vermiyor. “gönünden ne koparsa” diyor. Israr etseler de, hiç para konuşmuyor. Tutamıyorum kendimi;

- “Dayı” diyorum. Sen nasıl para kazanıyorsun?
- Ah be kızım Allah kulunun rıskını verir. Ben şimdi para söylesem ne olcak. O gene pahalı bu deyip kendi aklındakini ödemek için pazarlık edecek. Zaten gelen nsanların bütçeleri kısıtlı. En iyisi müşterimin gönlünden ne koparsa. Eeeee ne de olsa müşteri veli-nimetimiz.

- Ustam kriz yüzünden çarşı yavaş yavaş kepenk kapatıyor. Sizide vurdu mu kriz?
- Bizi kriz 25 yıl önce melaminlerin çıkmasıyla vurdu kızım. Bir daha hiçbir zaman işler eskisi gibi olmadı. Sonra melaminlerin boyaları zararlı kanser yapıyor diye kanıtladı bilim adamları. Tam yaşadık dedik piyasa düzelecek. Bu sefer de porselenler çıktı. Camlar çıktı. İnsanlarda haklı tabi benim gelinlerimde kullanıyor onları, biz de. Ama bizim insanımızın kendine yaptığını gavur yapmaz. Bizim çelik ytencerimizin, çaydanlığımızın parçaları neden çıkar kırılır bilir misin yavrum? Çünkü ülkede çelik artıktan üretiliyor. Parça parça birleştirilliyor. Az gelişmişiz diye ithal ettiklerimizde hep aynı o yüzden yadırgamıyoruz. Ama yabancı kendisi nasıl kullanıyor! Tek parça üretilmiş tencere çaydanlık kullanıyor. Hammaddeden drek üretilmiş ürünü kullanıyor kendi. İşte bizde bakırı hammaddeden direk üretiriz aslında. Hiç bir parça kaynak yada monta değildir birbirine.
- Dayı çok büyük işlerde yapar mıydınız eskiden?
- Çok çok büyük devlet işleride yaptık bu atölyede ama devlet bizi dinlemediği için eski sağlık bakanı Ali Bars döneminde bütün emeğimiz çöpe atıldı. Bu atölyede devlet hastanelerinin kazan daireleri için bir buçuk tonluk kazan üretmiştik. Sonra bakır zehirlenmesi nedeniyle kaldırıldı. Aslında biz yaptığımızda demiştik ki, eğer bakırın altı kırmızılaşırsa bakım yapmak gerekir yoksa zehirler. Ama onlar hiçbir zaman bakım yaptırmadılar.

- Nasıl yapılıyor kalay peki?
- İş bizi hiç temiz gelmez kızım. Kalacılıkda kullanılan temel malzemeler vardır. Bunar; kostik, tuz ruhu, nişadı ve kalaydır. Biz sırf kalayla kalaylarız bunun ömrü en az bir yıldır. Diğer yerler yarıkurşun kalayla kalaylar onun ömrü en uzun 3 aydır. Biz kurşun karışımını sadece bakırın içinden çıkarılamayacak kiri kapatmak için kapağın içindeki sıkışmış kısımda azıcık kullanırız. Onu da mecbur kalırsak. Önce kostikle yani sabun mayası ile temizlenir. Eğer çok pisse tuz ruhu kullanılır o kostiğin kuvvetlisidir aslında. Kostik yağını alır ve tamamen temizler. Sonrada kumla yıkanır. Bu işlemde bitince dövülerek yamuk ve sakat yerleri düzeltilir. Daha sonra da ateşte kalaylanır. Kalay ince çubuklardır. Isıtılan bakır kap veya obje bir damla kalayla tamamen kalaylanabilir. Kalaylama önce eritilen parçanın pamukla kabın her yerine dağıtılması sonucunda tamamlanır. Son aşama olarak da kalay iyice tutsun diye su ile temizlenir ve sabitlenir.

Nazmi Dayı sevimli olduğu kadar da inatçı bir amcamız. Kesinlikle acele işi sevmez. Müşteriler geliyor. Herkesi öğleden sonra diye yolluyor. İş yaparken mutlaka kafası sakin olmalıymış. Çaylarımız bitiyor, ve ben uzaklaşırken Nazmi Dayının kalay sesleri hala kafamın içinde melodiler eşliğinde dönerken, çarşı insanın teknolojide gelişse zamanda değişse güleryüzlülüğünü asla kaybetmeyeceğine bir kez daha inanıyorum.

Iki müşteri geldi gitti Nazmi Dayı bunları anlatırken. “dayı” diyorum çünkü tüm çarşı öyle diyor. O herkesin dayısı. Dikkatimi çekiyor kim borcunu sorsa dayı fiyat vermiyor. “gönünden ne koparsa” diyor. Israr etseler de, hiç para konuşmuyor. Tutamıyorum kendimi;

- “Dayı” diyorum. Sen nasıl para kazanıyorsun?
- Ah be kızım Allah kulunun rıskını verir. Ben şimdi para söylesem ne olcak. O gene pahalı bu deyip kendi aklındakini ödemek için pazarlık edecek. Zaten gelen nsanların bütçeleri kısıtlı. En iyisi müşterimin gönlünden ne koparsa. Eeeee ne de olsa müşteri veli-nimetimiz.

- Ustam kriz yüzünden çarşı yavaş yavaş kepenk kapatıyor. Sizide vurdu mu kriz?

- Bizi kriz 25 yıl önce melaminlerin çıkmasıyla vurdu kızım. Bir daha hiçbir zaman işler eskisi gibi olmadı. Sonra melaminlerin boyaları zararlı kanser yapıyor diye kanıtladı bilim adamları. Tam yaşadık dedik piyasa düzelecek. Bu sefer de porselenler çıktı. Camlar çıktı. İnsanlarda haklı tabi benim gelinlerimde kullanıyor onları, biz de. Ama bizim insanımızın kendine yaptığını gavur yapmaz. Bizim çelik ytencerimizin, çaydanlığımızın parçaları neden çıkar kırılır bilir misin yavrum? Çünkü ülkede çelik artıktan üretiliyor. Parça parça birleştirilliyor. Az gelişmişiz diye ithal ettiklerimizde hep aynı o yüzden yadırgamıyoruz. Ama yabancı kendisi nasıl kullanıyor! Tek parça üretilmiş tencere çaydanlık kullanıyor. Hammaddeden drek üretilmiş ürünü kullanıyor kendi. İşte bizde bakırı hammaddeden direk üretiriz aslında. Hiç bir parça kaynak yada monta değildir birbirine.

- Dayı çok büyük işlerde yapar mıydınız eskiden?

- Çok çok büyük devlet işleride yaptık bu atölyede ama devlet bizi dinlemediği için eski sağlık bakanı Ali Bars döneminde bütün emeğimiz çöpe atıldı. Bu atölyede devlet hastanelerinin kazan daireleri için bir buçuk tonluk kazan üretmiştik. Sonra bakır zehirlenmesi nedeniyle kaldırıldı. Aslında biz yaptığımızda demiştik ki, eğer bakırın altı kırmızılaşırsa bakım yapmak gerekir yoksa zehirler. Ama onlar hiçbir zaman bakım yaptırmadılar.

- Nasıl yapılıyor kalay peki?
- İş bizi hiç temiz gelmez kızım. Kalacılıkda kullanılan temel malzemeler vardır. Bunar; kostik, tuz ruhu, nişadı ve kalaydır. Biz sırf kalayla kalaylarız bunun ömrü en az bir yıldır. Diğer yerler yarıkurşun kalayla kalaylar onun ömrü en uzun 3 aydır. Biz kurşun karışımını sadece bakırın içinden çıkarılamayacak kiri kapatmak için kapağın içindeki sıkışmış kısımda azıcık kullanırız. Onu da mecbur kalırsak. Önce kostikle yani sabun mayası ile temizlenir. Eğer çok pisse tuz ruhu kullanılır o kostiğin kuvvetlisidir aslında. Kostik yağını alır ve tamamen temizler. Sonrada kumla yıkanır. Bu işlemde bitince dövülerek yamuk ve sakat yerleri düzeltilir. Daha sonra da ateşte kalaylanır. Kalay ince çubuklardır. Isıtılan bakır kap veya obje bir damla kalayla tamamen kalaylanabilir. Kalaylama önce eritilen parçanın pamukla kabın her yerine dağıtılması sonucunda tamamlanır. Son aşama olarak da kalay iyice tutsun diye su ile temizlenir ve sabitlenir.
Nazmi Dayı sevimli olduğu kadar da inatçı bir amcamız. Kesinlikle acele işi sevmez. Müşteriler geliyor. Herkesi öğleden sonra diye yolluyor. İş yaparken mutlaka kafası sakin olmalıymış. Çaylarımız bitiyor, ve ben uzaklaşırken Nazmi Dayının kalay sesleri hala kafamın içinde melodiler eşliğinde dönerken, çarşı insanın teknolojide gelişse zamanda değişse güleryüzlülüğünü asla kaybetmeyeceğine bir kez daha inanıyorum.

Pınar Aksu

Yaşar Üni. PRAD Öğrencisi.

Kemeraltı'nın Romanları

İzmir denildiğinde Saat Kulesi’nden sonra tarihi Kemeraltı Çarşısı akıllara geliyor. Mezarlıkbaşı semtinden Konak Meydanı’na kadar uzanan bölgeyi içine alan Kemeraltı, turistlerin gezdiği Kızlarağası Hanı ve gelin kızların kına elbisesi baktığı Şadırvanaltı ile hatırlanıyor. Kemeraltı’na can veren insanlar unutuluyor. Özellikle neşeli hayatlarıyla tanıdığımız romanlardan hiç bahsedilmiyor.

Çiçekçi kız bak bana…


Çiçek satan romanlar nerde diye sorduğunuzda Mezarlıkbaşı’nı tarif ediyorlar. Üç çiçekçi roman kız uzaktan gülümseyerek karşılıyor. “Abla demeti bir lira” diye sesleniyor.

İkisi on yedi, diğeri on sekiz yaşında. Sohbetin başında konuşmalarını sağlamak zor olsa da sonradan muhabbet koyulaşıyor.

On yedi yaşında olan yedi aylık hamile. Kocası, doğuda askerlik yapıyor. İkiçeşmelik’te ailesiyle oturduğunu söylüyor. Güncel konular hakkında şaşırtıcı cevaplar veriyor. Gönülçelen dizisini “İzlemiyorum.” diyor. “Abartılı ve gerçeği yansıtmayan bir dizi…” diye devam ediyor. İlginç olan ise Kibariye’yi dinlemiyor. Roman açılımı konusunda da şaşırtıcı cevaplar veriyor.

Siyaset Meydanı’na konuk olan Roman Derneklerinin temsilcilerini eleştiriyor. Romanların hayatları hakkında yanlış konuştuklarını söylüyor. Bütün gün çekirdek yiyip çay içmediklerini, gülüp oynayarak yaşamadıklarını anlatıyor. “Romanlar cenazelerinde bile çalıp oynarlar.” sözüne sinirleniyor. “Hırsızlık yapmıyoruz. Kemeraltı’nda çiçek satarak ekmek parası kazanıyoruz. Kimseye zararımız yok.” diyor.
Yaşar Üni. PRAD Öğrencisi Merve Özkaya'nın Haberi.