12 Haziran 2012 Salı

Alaçatı Kaçamağı


Yazan: Mehmet Büyükafşar, Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğrencisi
Yoğun geçen haftanın yorgunluğu zaman ilerledikçe daha çok artıyordu. Huzur veren tek şey müşterilerin sohbetlerine karışan, loş ışığın kavisleri arasında dolaşan müzik sesleriydi. Sadece benim yorgunluğum değil çalışanların yorgunluğu da göz ardı edilemeyecek bir gerçekti.

İşyerinde otururken bir yandan da akşam için planlar yapıyordum. Sürekli kaçış noktam olan Alaçatı’nın serin sahiline, çalışanlarımla birlikte gitmek birlikte çalıştığım arkadaşlarımın moral ve motivasyonları için iyi olacağını düşündüğüm küçük tatlı bir sürpriz olacaktı. İşyerinin kendi dünyalarındaki kayıp müşterileri kalkıp gidince, büromdan çıkıp herkesi topladım.

 -Arkadaşlar; kalan işlerinizi çok kısa bir şekilde halledin gidiyoruz, dedim. Bu sürpriz ilk değildi belki ama her defasında yeni bir sevinç kaplardı yüzlerini, buda en güzel yanıydı gitmenin…
İşlerimizi bitirdikten sonra, gecenin karanlığında başlayan yolculuğumuza koyulduk. Günün yorgunluk ve işle olan muhabbetleri azalırken heyecanımız artıyordu, Alaçatı. Arabadaki sıkışık hallerimiz, gülüşler muhabbetler ve tabi kendi aksini camda gören bakışların dalıp giden halleri yolculuğumuzu daha da güzelleştiriyordu… Bir saat süren yolculuğun ardından, arabayı park edip Arnavut kaldırımlı sokağa girdik, ağır ağır.

Uzaktan yüksek sesli ritmiyle yürek hoplatan gece kulüpleri belki bu gece bizsiz olacak ama sarı ışıklar altındaki vitrinlerle süslü, kalabalık turistlerle dolu sokak bizimle olmaya başlamıştı bile. Oturup muhabbete dalanlar, çarşıyı dolaşanlar, yürüyenler, bekleyenler, güneşten yanmış tenler ve daha nicelerini izliyordu gözlerimiz. Sonunda bir yer beğenip oturduk ve yemek yedik. Herkeste ayrı bir rahatlama ve teşekkür ifadesi vardı. Bunu görmek bunu yaşamak kadar güzeldi, sonuçta bir bütün olduğumuzu biliyorduk, maddi-manevi kazanç buydu…

Gecenin ilerleyen saatlerinde devam eden gezimiz bizleri sahile kadar götürdü. Kalabalığın gürültüsü ve görüntüsü gittikçe azalmış yerini yıldızlar ve yakamozlar almıştı. Sahil boyu ışıklar ve ışıkları belli olan tekneleri takip ediyordu gözlerimiz.
Kumsalda oturanlar gecenin o saatinde serin suların keyfini çıkaranlar ve romantik anları yaşayanlar, rahatsız etmeyen ambiyansın bir parçası gibiydi. Sessiz kalan bir aradan sonra kendimize göre bir yer bulup oturduk biz de. Sahili usanmadan arşınlayan dalgaların sesine konuk olduk.

Yaptığımız işin ardındaki bu etkinlikler bizleri ve çalışanları daha aktif ve verimli kılıyor. Benim kendi dünyamdaki iş böyle olmalıydı. İş arkadaşlarımızla biten güzel gezimiz böyleydi, yaşadıklarımız yazdıklarımdan çoktu.

Dönüşümüz biz daha oradayken başlamış gibiydi. Gidiş kadar neşeli olmayan bir dönüştü bizim için. Artık birbirimizle değil hayallerimizle konuşuyorduk cümle kurmadan. Bu da gecenin bittiğinin habercisiydi. Güzel olan her şeyde olduğu gibi bu gezimizde de sevincimiz kısa sürdü. Herkesi eve bırakıp, tatlı bir uykuya yolladıktan sonra, ben de evin yolunu tuttum, kulağımda dalga sesleri, gözümün önünde keyiften mest olmuş insanlar…

Alaçatı